Ana Sayfa

Modernleşme ve Gelenek

VII. Türkiye Felsefe Öğrencileri Kongresi

Ege Üniversitesi Felsefe Bölümü Öğrencileri

Organizasyon Komitesi

 
 

Modern sözcüğü, nitelediği şeyin eski’den yeni’ye bir geçişin sonucu olarak görülmesi gerektiğini ifade eder ve böylece onun ‘kendisinden önce gelen’den kopuş içinde bulunduğuna işaret eder. Nitekim modernlik, meşruluğunu geçmişten gelen ilkelerden almayan, bunun yerine kendi öz gerekçelerini sunan, kendi kurallarını kendi içinde yaratan bir düşünme biçimine, bir zamana işaret eder. Modernitenin kendisinin bir kırılma, ilk sistematik ifadesini bilen özne ile bilinen doğanın ayrılması biçiminde Descartes felsefesinde bulan bir 'epistemolojik kopuş' ile ortaya çıktığını ve bilişsel, estetik, pratik alanların farklılaşmasıyla kendisini gösteren bir parçalanma ile karakterize edildiğini göz önünde bulundurduğumuzda, modern felsefenin öncelikli hedeflerinden birisinin söz konusu parçalanmanın ve onun beraberinde getirdiği 'anlam krizi'nin üstesinden gelmek olduğunu söylemek mümkündür. böylece modernliği karakterize eden iki temel kavram 'geçmişten kopuş veya geçmişin olumsuzlanması' ve 'parçalanma'dır. modern düşünce kendisini geçmişin, adetlerin, alışkanlıkların kutsallığını yadsıyan gelenek karşıtı bir konuma yerleştirmekte ve geçmişin entelektüel mirasının düşüncesizce bir tekrarı olarak eleştirdiği geleneği insan özgürlüğü ve aklının en büyük düşmanı olarak görmektedir. geçmişten miras alınmış geleneğin otoritesine meydan okuyan modern akılcılık, gelenek ve dinin eylemin yeter sebebi olarak görülmesini reddederek, bilgi, değerler ve politik iktidarın yeni, daha rasyonel yani daha sağlam temeller üzerine oturtulması gerektiğini savunagelmiştir.

Modernleşme ve gelenek arası ilişkileri, şu sorular çerçevesinde düşünmek mümkündür;

Modernleşmede geleneğin rolü nedir?

Gelenek ve modernleşme arası ilişkileri, bu iki kavramı birbirlerine karşıt olarak tanımlayan bir düşünce modeli dışında incelemek mümkün müdür?

Gelenek zorunlu olarak moral eşitliğe ve düşünsel özgürlüğe düşman mıdır?

Toplumun merkezi sembol ve kodlarının deposu olarak geleneğin, toplumsal yapının değişim sürecinde ortaya çıkan anlam krizine bir çözüm olarak yeni bir anlam düzeninin temin edilmesi girişimlerinde ne derece rolü vardır?

Nesilden nesile aktarılan inançlar, standartlar, kurallardan oluşan geleneğin meşruluğu nasıl tesis edilebilinir? Temelde, 'her zaman böyle olmuştur' biçiminde bir inanca dayanan geleneksel otorite anlayışı halen savunulabilir mi?

Modernliğin kendisi de, rasyonalitenin ve politik katılımın sürekli genişlemesini ifade eden bir büyük gelenek olarak görülemez mi?

Modernliğin meydana getirdiği epistemolojik, ahlâki, politik problemlere yine modernlik içinde kalarak yanıt getirilebinir mi? Modernleşme homojen bir bütün müdür?

Aydınlanmanın ideallerinin - akıl, ilerleme, herkes için özgürlük fikirleri - pratikte tersine dönebilmeleri nasıl mümkün olmuştur?

Modernitenin insan, akıl, evrensellik gibi kavramlara yönelik kavrayışının olumsuzlandığı çağımızda, mevcut politik problemlerin karşısında ortak yaşamı, ortak anlam dünyasını yeniden kurmanın imkanını nasıl bulabiliriz?

Dil ve tarihin dışında yer alan bir akıl anlayışının reddedildiği çağımızda, bilgi ve etiğin yeni post-metafizik temelleri nasıl tesis edilebilinir?

Türk modernleşmesinde geleneğin yeri nedir? Cumhuriyetle birlikte tam olarak başlayan ve topyekûn batılılaşmayı öngören değişim programı kendisini bir kopuş olarak sunmaktadır. Bu kopuş tezi Türkiye'de felsefeye bakışı nasıl etkilemiştir?

 
     
 

Ana Sayfa