ROMA’DA

YENİ PLATONCULUĞUN KURUCUSU

PLOTİNUS VE ÖĞRETİSİ

Metin Bal* 

Yazının Yayınlandığı Dergi: Doğu Batı Düşünce Dergisi, Sayı: 50, 2009 Ağustos-Eylül-Ekim, Romalılar II, Doğu Batı Yayınları, Ankara. ss. 87-98. 

 

                                                                                                                                                                                                            Eğer Evrenin içeriğinde Ruh’un ve

Ruhsal-şeylerin bulunduğunu söylüyorsak,

o halde Oradaki her şey buradadır.[1]

 Plotinus

 

 Antik Yunan’ın küçük bir kent devleti ve çoktanrılı yaygın genel bir inanca sahip toplumundan sonra felsefe, çeşitli hatta birbirine karşıt denilebilecek kültür ve inançlardan oluşan bir ortamda tarihte ilk defa Roma İmparatorluğu’nun geniş sınırları içinde yapılmaya çalışıldı. Bu zorlu çabanın öncü okulu Grek-Roman dünyasının geç antikite döneminde ortaya çıkan ve daha sonra Hıristiyan ve İslâm dünyasının düşünce akımlarının oluşturulmasında en etkili kaynak olmuş Yeni-Platonculuk’tur. Antik dünyanın Platon ve Aristoteles’ten sonraki en büyük düşünürü olan Plotinus’un (MS 205-270) kurduğu bu okulun en önemli öğrencisi Porphyrius (MS 232-301), sonraki büyük temsilcileri ise Iamblichus (MS 283-330) ve Proclus’tur (MS. 410-485).

Plotinus’a varıncaya kadar Platonculuk Eski Akademi ve Orta Akademi olmak üzere iki büyük dönemi geride bırakmıştı. Yeni-Platonculuk Roma İmparatorluğu döneminde, başta Roma olmak üzere, Suriye, Bergama, Atina ve İskenderiye’de yayılarak dörtyüz yıl varlığını etkin olarak sürdürdü. Plotinus’un öğretisi Ortaçağ’da kendi fikirlerini oluşturmakta felsefeden yararlanan Avrupalı ve Orta Doğulu filozoflar için önemli bir kaynak oldu. Avrupa’dan Aurelius Augustinus[2] (MS 354-430) ve Thomas Aquinas[3] (1225-1274), Orta Doğu’dan El Kindî[4] (800-872), Hallac-ı Mansur[5] (857-922), Farabî[6] (870-950), İbn Sinâ[7] (980-1037), Al Gazzâlî[8] (1058-1111), İbn Rüşd[9] (1126-1198), Şahabeddin Sühreverdî[10] (1155-1191), Muhiddin Arabî[11] (1162-1240) doğrudan ya da dolaylı olarak Plotinus’un etkisi altındadırlar.

 

Plotinus’un hayat hikâyesini Porphyrius’tan[12] öğreniyoruz. Plotinus Hint ve Brahman öğretilerini tanımak için MS 243 yılında İmparator III. Gordian’ın ordusuna katılarak İran’a gitmeyi dener. İmparator Gordian Mezopotamya’da öldürülünce Plotinus kaçarak Antakya’ya sığınır. MS 263 yılında, 40 yaşındayken Philip’in himayesindeki Roma’ya yerleşerek ölene kadar burada yaşar. Toplumun önde gelen saygın ve varlıklı birçok yurttaşı çocuklarını varlıklarıyla birlikte Plotinus’un gözetim ve himâyesine bırakıyordu. Plotinus şöyle diyordu: “Bu genç insanlar felsefe yapmayı öğrenene kadar, kendi servet ve gelirlerine dokunamazlar” (Porphyry, PY: 7).       

İmparator Gallienus ve İmparatoriçe Salonina, Plotinus’a Platon’un tasarladığı devleti, ‘Platonopolis’ adıyla kurması için olanak tanımak istediler. Ancak imparatorluğun kurmayları bu fikre kıskançlık, haset ve kibirle karşı çıktılar. “Elbette gerçek bir Platon devleti, kurulu düzene aykırı olacaktı, çünkü Platon’un devleti özgür ve bağımsızdır. Böyle bir devlet Roma İmparatorluğu içinde varolamazdı” (Hegel, 1894: 405).

 

BU MAKALENİN DEVAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYINIZ .... ... ....

    Doğu Batı Düşünce Dergisi, Sayı:50, 2009, Romalılar II, Ağustos-Eylül-Ekim, Doğu Batı Yayınları, Ankara. ss. 87-98.
 


* Doç. Dr. Metin Bal, Dokuz Eylül Üniversitesi Felsefe Bölümü. http://www.metinbal.net

[1] Plotinus, 1966, Enneadlar: 442.

[2] Hıristiyan felsefesinin Patristik döneminin en etkili teoloğu Augustinus’un üzerindeki Plotinus etkisi İtiraflar yapıtının daha en başında görülür: “Fecisti nos ad Te et inquietum est cor nostrum, donec requiescat in Te” – “Sen bizi kendine doğru yarattın ve sende huzur bulana kadar yüreğimiz huzursuz olacak”. Aktarılan yer: Störig, 2004: 253. Bu etki Augustinus’un Platon yorumlarında daha yoğun görülür. Augustinus, Tanrı Devleti adlı yapıtının Sekizinci Bölümü’nün “Platon’un Hıristiyan Öğretiye Ne Kadar Çok Yaklaşmış Olabileceği” başlıklı onbirinci kısmında, Tevrat’a gönderme yaparak, Tanrı’nın Musa’ya “Ben benimdir” demesini, “Ben ‘-dır’ olanım” ya da “Ben var olanım” ya da “Ben varlığım” olarak yorumlar. Augustinus Tevrat’ın bu cümlesindeki Tanrı’ya karşılık gelen “varlık” kavramının Platon tarafından benimsenerek kullanıldığını iddia eder. Bkz. Augustinus, 1913: 321-323.

[3] Thomas Aquinas’a kadar Aristoteles’e ait olduğu düşünülen Enneadlar kitabı Arap ve Latin dünyasında teoloji anlamına gelen Esolocya adıyla biliniyordu. Zeki Özcan, “Giriş”, s.14. (Plotinus, 1996, Enneadlar, Seçmeler. 7-20).

[4] İslâm Aristotelesçiliği olarak bilinen Meşâiyye (Yürüyenler) akımının kurucusu olan El Kindî Risaleler adlı eserinde doğrudan Plotinus’un Enneadlar’ının etkisi altındadır. Enneadlar’ın fragmanlarının bir kısmının seçilmesiyle oluşturulmuş Esolocya ilkin El Kindî zamanında, ancak Süryanice’den Arapçaya çevrilerek İslâm düşünürleri arasında tanınmaya başladı. (Bkz. Zeki Özcan, “Giriş”, 11-14. Plotinus, 1996: 7-20).

[5] Plotinus’un “Bir”i yerine “Tanrı”yı koyan Hallac-ı Mansur her şeyin bütünlüğünü Tanrı’yla özdeşleştiren vahdet-i vücut (varlığın birliği) düşüncesinden dolayı öldürüldü.

[6] Plotinus’un Bir’i yerine Tanrı’yı koyan Hıristiyan ve İslâm düşünürleri böylece Tanrı ve insan arasındaki ilişkiyi açıklamakta “yaratma”ya “peygamberlik” ve “vahy”e dayanan bir felsefe geliştirmişlerdir. Hıristiyanlıkta Skolâstik felsefe adını alan bu dönem İslâm dünyasında Nübüvvet felsefesi olarak geliştirilir (Bkz. Corbin, 1994: 15). Bu düşünceyi İslâm dünyasında özellikle Farabî geliştirdi. “Farabî için Rasulüllah gerçekte Yeni Platoncu bir metafizikçiydi. Böylece metafizikçi Platon, İslâm Dünyasının içinde zararsız hale getirilmişti” (Walzer, Richard, L’Éveil de la philosophie islamique, Librairie Orientaliste Paul Geuthner, Paris, 1971, p.21. Aktarılan yer Zeki Özcan, “Giriş”: 17).

[7] İbn-i Sina Plotinus’un türüm (sudûr, İng. Emanation) teorisini Grek felsefesinde olmayan “yaratma” kavramını temellendirmek için kullandı.

[8] Kur’an ve hadis’lere dayalı ehli sünnet felsefesi geliştiren Eş’arîlik akımının savunucusuyken, zamanla, usçu Mûtezile akımını içinde barındıran mistik bir öğreti geliştirdi.

[9] Meşâiyye akımının son büyük temsilcisidir. Aristoteles’e sâdık kalan yorumlarıyla, özellikle “yaratma” kavramını eleştirerek, çarpıtılmış Grek felsefesini tekrar gün ışığına çıkarmaya çalışır. Bu nedenle İbn Rüştçülük Hıristiyan ve İslâm dünyasının şiddetlerini üzerine çekmiştir.

[10] Dinsizlik suçlamasıyla Salâhaddin Eyyubî tarafından öldürülen, diğer adıyla, Maktûl Sühreverdî, Plotinus’un türüm teorisine dayanarak Işıkçılık olarak bilinen İşrâkîyye akımını kurdu.

[11] Vahdet-i vücûd anlayışını geliştirmiştir.

[12] Porphyrius’un Plotinus’un yaşamını konu alan ayrıntılı yazısı için bkz. “On the Life of Plotinus and the Arrangement of his Work”, Plotinus, 1966: 1-20. Bu yazı PY kısaltmasıyla gösterilecektir. Türkçesi: “Plotinus’un Hayatı ve Yazılarının Düzenlenmesi” - için bkz. Plotinus, 2006: 105-143.

.... ....

.... ...

Ana Sayfa