Estetik Kongresi

SANART - ODTÜ

Türkiye Estetik Kongresi,

23 Kasım 2006, SANART-ODTÜ, Ankara

METİN BAL

Ders: Estetik ve Sanat Felsefesi

Ders: Sanat Akımları ve Felsefe

Ders: Estetik ve Sanat kuramları

Ders: Sinemada Felsefe

ANA SAYFA

ANA SAYFA

Felsefeci Düşünürler Sanatın İnsan Yaşamındaki Anlam ve Önemini Tartıştılar

 

Yazan: Metin BAL [1]

 balmetin@gmail.com

 

22-23-24 Kasım 2006 tarihlerinde SANART-ODTÜ işbirliğiyle Ankara’da Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kongre Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen Türkiye Estetik Kongresi’nde ülkemizde sanatın, estetiğin ve sanat felsefesinin katettiği aşamalar ve geldiği yer ile birlikte sanata, sanatçıya ve izleyiciye verilen değer hakkında sanatçılar ve akademisyen düşünürler tarafından bildiriler sunularak tartışmalar yapıldı. 7 ayrı salonda eşzamanlı oturumlarla toplam 165 bildiri sunuldu.  Kongre, katılım ve bildiri sayısıyla Türkiye’de Estetik ve Sanat Felsefesi üzerine şimdiye kadar düzenlenen en büyük etkinlik oldu.

 

Ulusal düzeyde düzenlenen Türkiye Estetik Kongresi, 9-13 Temmuz 2007’de Ankara’da yine SANART tarafından düzenlenecek XVII. Uluslararası Estetik Kongresi öncesi ülkemizdeki sanatla ilgilenen düşünür akademisyenleri buluşturarak görüş alışverişi yapabilecekleri ve tecrübelerini birbirlerine aktarabilecekleri eşsiz bir ortam sağladı.

 

Sanat ve estetikle ilgili her alandan görüş bildirildi. Kongre’de üç gün boyunca tartışılan konu başlıkları; Türkiye’de Yaşam, Kültür, Sanat ve Estetik, Felsefe ve Hakikat, Çevre, Kent, Mimari, Malzeme, Deneyim, Kamusal Alan, Tüketim, Estetik Duyarlık, Estetik Yargı, İmgelem, Taklit, Algı, Modernizm, Postmodern Durum, Endüstriyel Tasarım, Moda, Günlük Yaşam, Teknoloji, Tiyatro, Sinema ve Tıpta Estetik, Müzik Beğenisi, Resim, Mizah, Görsel Deneyim, Roman, Fotoğraf ve Afiş.

 

Sanatsal faaliyet dendiğinde ilk akla gelen ve hemen hemen herkesi içine alan edebiyat konusunda Bilkent Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Ekin Murat Çelik Türk Edebiyatının Dünya Edebiyatıyla bağlarını Ferit Edgü’nün minimalist öykülerini değerlendirerek düşünme denemesi yaptı. Edgü’nün minimal öykülerinin Türk Edebiyatı’nda estetik bir dönüşüme işaret ettiğini bildiren Ekin Çelik, burada konuya önem veren gerçekçi edebiyatın yerini biçime, anlatı özelliklerine önem veren edebiyata bıraktığını ifade etti.

 

Sanatın yine tüm insanların paylaştığı bir alanı olan müzik üzerine “Udu” başlıklı bir bildiri sunan Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Resim Bölümü’nden Zafer Baykal müziği insan tininin en yüksek ifadesi olarak tanımladı. Günümüzdeki “performans art” ve “protest art” biçimlerinin Afrika’daki izini süren Baykal, Nijer ve Nijerya’da Hausa ve İgbo kabileleri tarafından kilden yapılmış çömlek perküsyon aletinin form ve müzikalite özelliklerini ve gelişimini anlattı.

 

Kongreye sanat felsefecileri büyük bir ilgi gösterdi. Felsefe tarihinde sanat felsefesinin ortaya çıkışı ve gelişimi hakkında bir başlangıç noktası olan Kant’ın “Yargı Yetisi’nin Eleştirisi”nden ilk söz eden felsefeci Orta Doğu Teknik Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Şahan Evren oldu. Sanat felsefesinin felsefe tarihinde ortaya çıkışını Kant’ın görüşlerini romantiklerle karşılaştırarak açıklamaya çalışan Evren bildirisiyle ülkemizde sanat felsefesi hakkındaki önemli boşluğa dikkat çekti.

 

Dicle Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Metin Bal sanat felsefesinin gelişimini Schelling’ten sonra tarihsel bir sırayla ilk kez kaleme alan Hegel’e yakıştırılan sözde “sanatın sonu”nun ne anlama geldiğini açıklamaya çalıştı.

 

Estetik ve Sanat Felsefesiyle ilgili olarak yapılan en ilgi çekici oturumlardan biri Yeni-Marksist toplumsal kuramın bir okulu olan Frankfurt Okulu’nun üyeleri Adorno ve Marcuse’nin görüşlerinin anlatıldığı bildirilerdi. Horkheimer yanında Frankfurt Okulu’nun en etkili düşünürlerinden Adorno üzerine konuşan Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Tayfun Torun kültür endüstrisinin bireyler ve toplumsal yapı üzerindeki etkisi ve bu etkinin sanatın anlam içeriğini yozlaştırması üzerine Adorno’nun düşüncelerini bildirdi. Torun’a göre Adorno 20. yüzyılın egemen toplumsallık biçiminin, bilgili ve bağımsız bir kamuya değil, düşünmeyen, eleştiri yeteneğinden yoksun, düşüncesiz ve totaliter örgütlenmeler yoluyla denetim altına alınmış bir kitle toplumu olduğunu ifade eder. Adorno’ya göre böyle bir dünyadaki bireyin özgürleşmesi ancak sanatın varlık alanı içinde bulunur. Adorno’nun görüşüne katılan Torun, sanatın taşıdığı bilginin kitlelerde gerçek bir Aydınlanma yaratabileceğini ve bireylerin özgür bir toplumsal düzen inşa edebilmesi için gereken doğru talepleri anlamalarını olanaklı kılacağını ifade etti.

 

Frankfurt Okulu’nun üçüncü büyük temsilcisi, 68 kuşağının İncil’i “Tek Boyutlu İnsan” yapıtıyla çağa damgasını vuran Herbert Marcuse’nin estetiği yeni bir uygarlığın temeli olarak değerlendirmesini Dicle Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden Doğan Barış Kılınç yaptı. Marcuse’ye göre hazzın emekten, aklın duyusallıktan, maddenin biçimden, zorunluluğun özgürlükten ayrılıp karşıt hale getirilmeleriyle bu uygarlık yabancılaşmaya yol açmıştır. Uygarlık duyusal yetileri aklın tahakkümü altına alarak varlığını devam ettirmiştir. Kant teorik ve pratik akıl arasında ayrım yapmaktadır ve duyular ve aklı birleştirebilecek tek alanın estetik olduğunu düşünmektedir. Marcuse’den hareketle Schiller’in “oyun kuramı”na dayanarak yeni bir uygarlıkta estetiğin nasıl özgürleştirici bir rol oynadığını açıklamayı denedi. “Emek” ve “boş zaman” kavramları üzerinden yaptığı tartışmayla, Kılınç, Karl Marks’tan etkilenen Marcuse’nin özgürlükler alanını zorunluluklar alanıyla bağdaştırmasına açıklık getirmeye çalıştı. Marcuse’ye göre bu teknoloji çağında “boş zaman”ın, insan için “tüm zaman” olması ve yabancılaşmış emeğe, zahmete son verilmesinin olanaklı olduğunu söyledi. Marcuse’ye göre böylece yeni bir uygarlık zahmetin oyuna dönüşmesiyle mümkün olacaktı. Temel insan etkinliğinin estetik bir etkinlik oluşu siyasal bir dönüşüm sürecini de gerektirecekti. Doğan Barış Kılınç, Marcuse’nin “Eros ve Uygarlık” adlı kitabından bir sözle bildirisini tamamladı: “Bugün yaşam için kavga, Eros için kavga, politik kavgadır.”  

 

Ülkemizde Estetik ve Sanat Felsefesi konusuyla ilgili ilk çalışmaları kendi yapıtlarıyla başlatan, bugüne kadar sürdüren ve sürdürmeye devam eden düşünür, emekli akademisyen Prof. Dr. İsmail Tunalı sanat felsefesiyle ilgili oturumları büyük bir dikkatle dinledikten sonra genç felsefeciler hakkındaki görüşlerini kısaca şöyle özetledi: “Bu kongredeki sunumlar Avrupanın herhangi bir seçkin üniversitesinde söz konusu olabilecek nitelikteydi. Bunun özellikle vurgulanması gerekir. Aydınlanma insanı köle yapmıştır. İnsanlık kültür endüstrisinin kölesi durumuna gelmiştir. İnsanlık Aydınlanma sonucu aklın kölesi olmuştur. Oysa şunu hatırlatmak gerekir ki ‘insan oynadığı sürece insandır’. Yarınki Türk kültür ve felsefesinin liderleri sizler olacaksınız. Ben bunu bugün burada apaçık gördüm. Biz felsefeciler bir zamanlar Türkiye’de yoklukla mücadele ettik. Elbette bunlar henüz yazılmadı ancak birlikte görev yaptığımız hocalarınız bunları iyi bilirler. Bugünkü kuşak 68 kuşağının sokaklarda yaptığı hareketi büyük bir atılımla düşünsel platformda yapıyor. Ben şahsen Kongre’ye pesimist olarak geldim ancak optimist olarak dönüyorum. Bunları yazacağım da. Ayrıca bende bu duyguları uyandırdınız, tebrik ederim.”

 

[1] Metin BAL, Öğretim Üyesi, Doç., Dr.,

Felsefe Bölümü, Dokuz Eylül Üniversitesi,

Öğretim Üyeleri Binası, 3. Kat, Oda no: 328,Tınaztepe Yerleşkesi, PK: 35260 , İzmir Türkiye,

Tel: ++ 90 (232) 412 79 03  - Oda dahili no: 19411, Fax: ++ 90 (232) 453 90 93,

balmetin@gmail.com, metin.bal@deu.edu.tr

http://www.metinbal.net

Görüşme Gün ve Saatleri: Salı-Çarş. 12:00-13:00.

 

ANA SAYFA

ANA SAYFA

 

ANA SAYFA